Sığınmacı Sorunu ve Irkçılık

Türkiye’ye büyük kitlesel göçlerin başladığı tarihin üzerinden 12 yıl geçti. Ülkede tam olarak kaç Suriyeli sığınmacının bulunduğunu bile bilmiyoruz.

Suriyeliler nispeten daha bilinir, daha kayıt altında bir nüfus. Afganistan’dan, Pakistan’dan, Moğolistan’dan, hatta Afrika ülkelerinden gelen ve çoğu 18-30 yaş arası erkeklerden oluşan grupların ne sayısı belli ne de hangi amaçla geldikleri.

Suriye savaşından kaçıp gelenler öncelikle canlarını kurtarmak peşindeydiler. Türk insanı sayıları kısa sürede milyonları bulan bu insanlara kucak açtı.

Dili, kültürü, yaşayışı, alışkanlıkları farklı olan bu kadar büyük bir kitleden söz ettiğimiz halde önemli bir sıkıntı yaşamamıştık. Her geçen gün

Suriyeli sığınmacıların Türkiye’ye ekonomik yük olmalarıyla birlikte asayiş ve demografik sorun da olmaya başladılar.

Geçen 12 yılda sığınmacıların geleceğine ilişkin ne plan ne program ne hazırlık ne de bir vizyon gördük.

Yılda üçyüz, beşyüz göçmenle muhatap olan ülkelerde bile göç bakanlıkları varken bizde ihtiyaç duyulmaması, bu yöndeki tavsiyelere kulak tıkanması sizce tuhaf değil mi?

Sığınmacıların milli bünyeye entegrasyonu için, çocuklarının eğitimi için, geri dönme ihtimali bulunanların dönüşünü planlamak için hiçbir hazırlık yok.

Ülkeyi yönetenlerin ne düşündüğünü de bilmiyoruz. Çünkü bazen “Hepsini göndereceğiz” diye konuşuyorlar, bazen “Kesinlikle göndermeyeceğiz” diye.

Muhalefetin durumu da iktidardan daha parlak değil. Suriyelileri geri gönderip göndermeme konusunda kısır tartışmanın dışında bir politika önerileri yok.

İktidarın göçmen politikasızlığı ülkemizde toplumsal huzursuzluk yarattı. Bunun sonunda ülkemize sığınan insanlara yönelik eleştirileri bir nefret dalgası olarak göstermek büyük haksızlık. Türk halkı göçmen karşıtlığı, yabancı düşmanlığı, ırkçılık gibi suçlamaları hak eden bir toplum değil.

Suriye’deki iç savaştan ülkemize kaçan Suriyeli sığınmacıları yediden yetmişe Türk milleti bağrına bastı.

Sığınmacı ve göçmen sorunu yanında Türkiye’ye ayak bile basmamış birtakım kişilere 250 bin dolar tutarında bir konut satın alması

karşılığında “vatandaşlık satışı” yapılması, bu kişilerin seçimlerde oy kullanmaları bazı kesimlerdeki endişeleri artırıyor.
Ne yapılması gerektiği açık. Bu konu hakkında tüm toplum kesimlerinin görüşü alınarak, ilgili kurumlar seferber edilerek ve dünyanın başka yerlerindeki tecrübelerden faydalanarak milli bir politika oluşturulması gerekiyor.

Bunu yapmak yerine sığınmacılar konusundaki politikasızlığı eleştiren herkese “ırkçı” suçlamasını yöneltmek ne “ensara” ne de “muhacirlere” fayda getirir. Buradaki politikasızlığı ümmet/din kardeşliği kavramı üzerinden savunmak ise toplumda yeni bir bölünme aksı üretmekten başka hiçbir sonuç veremez. Bizim göç politikamızı beğenmeyen ırkçıdır şeklindeki yaklaşım sorunu daha da büyütür.
Çözüm sürecine dikkat çekenlere ‘Irkçı, kandan beslenen, morg bekçisi’ yaftaları vuruluyordu. Bugünkü tehlikeye dikkat çekenlere de benzer suçlamalar yöneltiliyor.

Ne gariptir ki, yanılan başkaları, mağdur olan ise hep milletin evlatları oluyor. O lânetli çözüm sürecinden elimizde, hendek operasyonlarında şehit düşen 800’e yakın kardeşimiz ve ocaklara düşen ateş kaldı.
TSK içindeki Vatansever, Atatürkçü, Milliyetçi subaylar komplo kurularak haklarında düzmece davalar açılırken, savcıların heykelini dikenler, hain15 Temmuz darbesinden sonra, Ne istediniz de vermedik, Aldatıldık, Allah’ta Millette bizi af etsin dediler. Olan yine de devlete millete olmuştu.

Kimse “Irkçılık yapalım” demiyor ama bu göz göre göre felakete gidişte susalım demiyor. Bir ülke savaş kaybetmeden siyasi, demografik, ahlaki ve asayiş anlamında yenilgiye sürükleniyor bu da görmezden gelinmez ki.

Şehirlerde gettoların oluşma tehlikesi her geçen gün artıyor. Bu durumunda çeteleri doğuracağını, suç örgütlerine ucuz insan kaynağı sağlayacağını, saldırganlığın artacağını, bu tür olayların sosyal medya gücüyle ülke geneline yayılacağını öngörmek gerekiyor.
Eğer hızlıca tedbir alınmazsa, Anadolu etnik temelli bir topluma dönüşme riskiyle karşı karşıya. ‘Batı’nın huzuru kaçmasın’ diye orta doğunun, Asya’nın, Afrika’nın bütün gerilimini kendi topraklarımıza topluyoruz. Bu durum, sadece bir avuç dolarla açıklanabilecek bir şey değil. Sistemli bir saldırının ağır muhataplarıyız bunu anlamamak aptallık olur.

Doğu sınırlarımızın güvenlik anlamında hiçbir önemi yok ama Batı’nın huzuru için Batı sınırlarımızı ölümüne koruyoruz. Artık sakin şehirlerimizden bile kaçak, sığınmacı, işgalci saldırganlığına ve tacizlerine dair haberler gelirken, biz ülkenin geleceğinden çok Batı’nın güvenliğine dikkat kesiliyoruz.

Plansız ve programsız Ülkemize gelen kaçkınlara karşı çıkanlara ‘Irkçılık’ yaftası takarak korkup sindireceklerini düşünenler aldanacak, yarın ne kadar yanıldıklarını daanlayacaklar.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Kenan Çatalbaş - Mesaj Gönder --- Okunma


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Medyabar Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Medyabar hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Medyabar editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Medyabar değil haberi geçen ajanstır.

03

Hakan - Helal olsun, biz yanıldık, dedikleri zaman cok geç olacak...

Yanıtla . 1Beğen . 0Beğenme 22 Ekim 15:35
01

Atci Riza - Sığınmacıların hiç birisini sevmem o yüzden Ak partiyi destekliyorum

Yanıtla . 0Beğen . 4Beğenme 20 Ekim 18:54


Anket AK Parti Arifiye Belediye Başkan Adayı kim olmalı?
Tüm anketler